Masal Dinle
Aşağıdaki bölümden masalı dinleyebilirsiniz.
Masal Oku
Bir zamanlar, uzak mı uzak diyarlarda, ağaçların göğe kadar uzandığı, çiçeklerin konuştuğu, kuşların sabah ezgilerini rüzgara emanet ettiği bir ormanın tam kalbinde minicik bir kulübede yaşayan sevimli bir ayıcık varmış. Bu ayıcığın adı Topaç‘mış.
Kocaman patilerine rağmen oldukça çevik, yumuşacık postunun altındaysa kocaman bir yürek taşıyan bir dostmuş. Adını da yürürken kendi etrafında dönmesinden, heyecanlandığında hoplayıp zıplayarak tıpkı bir topaç gibi dönmesinden almış. Ormanın tüm sakinleri onu hem çok sever hem de onun cesaretini, iyiliğini gıpta ile izlerlermiş.
Sabahları erkenden kalkar, kulübesinin önündeki küçük ceviz ağacına “Günaydın!” der, sonra minik çantasını sırtına takıp ormanın derinliklerine doğru yürüyüşe çıkarmış. Bazen bal dolu kovukları keşfeder, bazen de kelebeklerle yarışırmış. En yakın dostları arasında bilge kirpi Pıtır, tembel ama akıllı tavşan Miskin ve şarkı söylemeyi seven sincap Fındık varmış. Fakat her ne kadar günlük yaşamı keyifli olsa da Topaç’ın içinde hep bir şey kıpırdar dururmuş: Macera arzusu!
Gökkuşağı

Günlerden bir gün gökyüzü önce griye bürünmüş, ardından yağmur ince ince yağmaya başlamış. Orman susmuş, yapraklar ıslanmış, dereler daha coşkulu akmış. Ve tam güneş yeniden bulutların ardından yüzünü gösterdiği anda gökyüzünde göz kamaştırıcı, yedi rengiyle göğü baştan sona kucaklayan bir gökkuşağı görünmüş.
Topaç o an kulübesinin önünde durmuş, başını kaldırmış, gözlerini kocaman açmış. Gözlerinden yansıyan ışıkla birlikte heyecanla “Bu… Bu sihir gibi bir şey!” diye mırıldanmış.
Tam o sırada çalıların arasından tavşan Miskin çıkmış ve kulaklarını sallayarak Topaç’ın yanına gelmiş.
— “Neye bakıyorsun öyle büyülenmiş gibi?” diye sormuş.
Topaç işaret parmağını göğe uzatmış ve
— “Şuna bak! Bu renkli şey nereden geliyor? Nereye gidiyor?”
Tavşan Miskin hafifçe gülümsemiş,
— “Ah Topaç, bilmez misin? Gökkuşağının sonunda bir sır saklanırmış. Ama bu sır sadece yüreği temiz, niyeti iyi ve cesareti bol olanlara görünürmüş.”
Topaç’ın gözleri ışıldamış, patileri heyecandan titremiş.
— “O halde ben o sırra ulaşmalıyım! Macera beni çağırıyor, hissediyorum!” diye bağırmış.
Topaç’ın Yolculuğu

Topaç sabahın ilk ışığında yola çıkmak üzere hazırlıklara başlamış. Küçük sırt çantasına en sevdiği ballı çöreklerden birkaç tane koymuş. Ayrıca bir kavanoz ceviz ezmesi, biraz kurutulmuş böğürtlen ve dostlarından aldığı küçük bir haritayı da çantasının en altına yerleştirmiş. İçindeki kararlılık tüm yolları aşacak kadar güçlüymüş.
İlk gün çiçek tarlalarından geçmiş. Rüzgârla fısıldaşan papatyalar Topaç’a şarkılar mırıldanmış. İkinci gün kayalık dağların eteklerinde yürümüş. Kartallar gökyüzünden onu izlemiş. Üçüncü gün sisli bir vadide kaybolmuş ama hemen ardından yosun kaplı bir ağacın altında yaşlı ve bilge karga Gak Dede‘yle karşılaşmış.
— “Dur bakalım ey sevimli ayıcık. Gökkuşağının sırrını isteyen herkes önce bilgelikle sınanır. Sana bir bilmece soracağım. Eğer cevaplarsan yol sana açılır.” demiş karga Gak Dede!
Topaç usulca yaklaşmış, kulaklarını dikmiş ve
— “Hazırım, Gak Dede. Hadi sor!” diye karşılık vermiş.
Karga gözlüklerini düzeltmiş, sonra yavaşça sormuş:
Yağmurla doğar, güneşle parlar,
Renkleri gökte incecik bir dalga.
Dokunamazsın, tutamazsın,
Ama kalbinde saklarsın.
Ben neyim?
Topaç bir an düşünmüş, gözlerini göğe çevirmiş. Sonra gülümseyerek “Gökkuşağı!” diye cevap vermiş:
Karga başını sallamış ve “Doğru bildin! O zaman geçebilirsin.” demiş.
Gökkuşağının Sırrı

Topaç vadileri aşmış, nehirleri geçmiş, sonunda gökkuşağının en parlak ucuna varmış. Orada gökyüzünden süzülen ışıklar arasında bir varlık belirmiş. Renkli ve parıldayan bu varlık gökkuşağının kalbiymiş.
— “Hoş geldin, cesur kalpli ayıcık,” demiş gökkuşağının kalbi, “Sen sabırla, iyilikle ve merakla geldin bana. Artık gökkuşağının sırrını öğrenmeye hazırsın.”
Topaç derin bir nefes almış.
— “Dinliyorum…” demiş heyecanla.
Gökkuşağının kalbi şöyle fısıldamış:
— “Gökkuşağının sırrı dışarıda değil, içeride saklıdır. Cesaretin kırmızısı, sevginin pembesi, dostluğun mavisi ve umudun yeşili… Hepsi senin kalbinde. Gerçek gökkuşağı iyi kalplerde yaşar. Sen bu renkleri taşıyan birisin.”
O an Topaç’ın gözleri dolmuş. Kalbi sevgiyle çarpmış. “Demek… gökkuşağı benmişim!” demiş usulca.
Ve o gün bugündür Topaç her sabah çocuklara, kuşlara, ağaçlara birer renk anlatırmış. Ve ne zaman yağmur dinip güneş parıldasa, ormanın çocukları göğe bakıp şöyle dermiş:
— “Gökkuşağını görmek istersen önce kalbine bak!“
İşte böyle çocuklar…
Ayıcık Topaç sadece bir macera yaşamadı aynı zamanda kalbinin renklerini keşfetti. Bazen en büyük sırlar dışarıda değil, içerimizde saklıdır.
Tavsiye: Bu masala benzer masal okumak için 6 Yaş Masalları ve 7 Yaş Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.