Bir zamanlar uçsuz bucaksız ormanların derinliklerinde, diğer hayvanlar arasında cesareti ve gücüyle tanınanan, Rüzgar isminde cesur ve güçlü bir aslan yaşarmış. Dışarıdan güçlü ve korkusuz görünse de aslında içinde büyük bir korku varmış. Bu korku gece olduğunda ve karanlık ormanı sardığında ortaya çıkarmış çünkü Rüzgar karanlıktan çok korkarmış!
Her gece ay ışığı ormanı aydınlatırken Rüzgar’ın yüreği hızla çarpmaya başlar, rüzgarın hafif uğultusu bile ona devasa canavarların fısıltıları gibi gelirmiş. Ancak kimseye bu korkusunu söyleyezmiş çünkü tüm hayvanlar onu cesur ve korkusuz bir lider olarak bilirmiş.
Bir gün ormanın en bilge hayvanı olan Baykuş Tibi, Rüzgar’ı yanına çağırmış. Rüzgar baykuşun çağrısını duyduğunda onun bir şeyler bildiğini anlamış. Geceleri gökyüzünden ormanı izleyen Tibi herkesin sırları hakkında bilgi sahibiymiş.
“Rüzgar,” demiş Tibi, “sen güçlü bir lidersin. Ama kalbinde taşıdığın bir korku var, değil mi?”
Rüzgar biraz utanarak başını öne eğmiş. “Evet,” demiş fısıldayarak, “geceleri karanlıktan çok korkuyorum. Her şey bana dev canavarlar ve karanlık gölgeler gibi geliyor.”
Tibi nazik bir şekilde gülümsemiş. “Korkularımızla yüzleşmek gerçek cesaretin başladığı yerdir. Eğer bir lider olmak istiyorsan önce kendi korkularını yenmelisin. Ormanın derinliklerinde bir mağara var. O mağarada en karanlık sırlar saklanır. Eğer o mağaraya girersen korkularınla yüzleşip onları yeneceksin.” demiş.
Rüzgar’ın yüreği daha da hızla çarpmaya başlamış. Orman halkının oraya Karanlıklar Mağarası dediğini ve kimsenin oraya gitmeye cesaret edemediğini biliyormuş. Ancak Tibi’nin dediği gibi eğer gerçek bir lider olmak istiyorsa korkularıyla yüzleşmesi gerektiğinin de farkındaymış.
Tibi ile görüştüğü o gece, gökyüzünde yıldızlar parlamaya başladığında, Rüzgar mağaranın yolunu tutmuş. Kalbi korkuyla dolu olsa da cesaretini toplamış. Ormanın derinliklerine doğru ilerlerken ayaklarının altındaki yaprakların çıtırtısı bile ona ürkütücü geliyormuş. Ağaçların dalları arasında birden esen rüzgar, karanlık figürler gibi görünmüş gözlerine. Ama Rüzgar adımlarını durdurmamış!
Bir süre sonra Karanlıklar Mağarası’na varmış. Mağaranın ağzı sanki onu içine çekmek isteyen bir devin ağzı gibiymiş. Rüzgar derin bir nefes almış. “Ben Rüzgar’ım, ormanın kralı ve en cesur hayvanı! Korkularımla yüzleşebilirim.” demiş kendi kendine.
Yavaşça mağaraya adım atmış. İçeri girdikçe karanlık üzerine çöküyormuş gibi hissetmiş. Her taraftan gelen uğultular mağaranın derinliklerinde saklanan sırları fısıldıyormuş. Kalbi hızlı hızlı atmaya başlamış. Birden gözlerinin önünde devasa gölgeler belirmiş. Gölge canavarlar kükreyerek ona doğru gelmişler. Rüzgar geri adım atmak istemiş ama ayakları adeta mağaraya kök salmış.
Tam o anda Tibi’nin söylediklerini hatırlamış: “Korkularımızla yüzleşmek gerçek cesaretin başladığı yerdir.“ Derin bir nefes almış ve kendine inanarak yüksek sesle bağırmış: “Korkmuyorum! Siz sadece birer gölgesiniz! Ben aslan Rüzgar’ım, ormanın kralıyım ve korkularımı yeneceğim!”
O anda gölgeler duruvermiş. Birbirlerine bakıp gerilemeye başlamışlar. Rüzgar gölgelerin aslında sadece mağaranın karanlığında büyüyen hayaller olduğunu fark etmiş. Gerçek değillermiş; sadece kendi korkularının yarattığı yanılsamalarmış.
Gölge canavarlar yavaşça kaybolurken mağaranın içi daha aydınlık hale gelmeye başlamış. Rüzgar’ın kalbindeki korku da yok olmuş. Şimdi sadece huzur ve cesaret hissediyormuş. Karanlıktan korkmadığını anladığında mağaranın derinliklerinden bir ışık doğmuş. Bu ışık onun kalbinin içindeki gerçek cesaretmiş.
Mağaradan çıktığında gece hala karanlıkmış ama bu kez ona korkutucu gelmiyormuş. Ay ışığı ormanın üzerine parlarken aslan Rüzgar başını gururla yukarı kaldırmış ve kükremiş. Ormanın dört bir yanına yayılan bu güçlü kükreme cesaretinin sembolü olmuş.
Öneri: Bu masala benzer masal okumak için 3 Yaş Masalları ve 4 Yaş Masalları sayfalarımızı inceleyebilirsiniz.