Uzaklarda, yemyeşil ormanların ve ışıltılı nehirlerin arasında, minik ama yürekli bir tavşan yaşardı. Adı Maviş olan bu tavşan tıpkı gökyüzündeki en parlak yıldız gibi etrafına umut ve cesaret saçardı.
7 Yaş Masalları Oku ve Dinle
7 yaş eğitici hikayeler
7 yaş grubu çocuklar için özel olarak hazırlanmış bu kategori, çocukların dünyayı daha iyi anlamalarına ve keşfetmelerine yardımcı olacak eğitici hikayelerle dolu. Bu hikayeler çocukların hayal gücüne hitap ederken, onların merakını canlı tutacak ve her seferinde yeni şeyler öğrenmelerine katkı sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Daha karmaşık kavramlarla tanışmaya ve dünyayı daha derinlemesine keşfetmeye hazır olan 7 yaş çocuklara yardımcı olan bu hikayeler de onlara bu eğitici yolculuklarında rehberlik eder.
7 yaş masalları oku
Masallar çocukların öğrenme süreçlerini destekleyen doğa, bilim, tarih, arkadaşlık, sorumluluk, yaratıcılık gibi pek çok konuyu eğlenceli ve anlaşılır bir dille işler. Aynı zamanda bu yaş grubunun gelişimsel ihtiyaçlarına uygun olarak karakter gelişimi, problem çözme ve empati kurma becerilerini teşvik eder. Her masal çocukların dikkatini çeken sürükleyici bir anlatımla onları maceradan maceraya sürüklerken, eğlenceli bir şekilde öğretmeyi hedefler. 7 yaşındaki çocuklar bu hikayelerde hem eğlenecek hem de dünyaya dair yeni bilgiler keşfedecek.
Bir gün gökten mavi, pembe, mor renklerde yağmur yağmaya başlar. Her damlanın içinde eski zamanlara ait anılar saklıdır. Küçük bir çocuk, bu anıları keşfeder.
Bir çocuğun dileği, yanlışlıkla yanlış kişiye ulaşan bir dilek feneriyle havalanır. O yanlış kişi bu dileği yerine getirmek için çocuğu bulmaya çalışır.
Bir zamanlar uzak diyarlarda, her yaprağın bir nota, her rüzgârın bir melodi olduğu Şarkı Söyleyen Orman adında büyülü bir yer vardı. Burada ne ağaçlar fısıldar ne de hayvanlar normal konuşurdu.
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda, şırıl şırıl akan derelerin arasında gizlenen, kuşların şarkılar söylediği, kelebeklerin dans ettiği, yemyeşil ağaçların gökyüzüne uzandığı bir orman varmış.
Bir varmış, bir yokmuş… Yeşilliklerin ortasında, büyük bir ormanın kıyısında, yıllardır kimsenin yaşamadığı eski bir köşk varmış. Rüzgâr estiğinde kapıları gıcırdar, pencereleri kendi kendine açılır kapanırmış.
Bir zamanlar ucu bucağı görünmeyen beyazlar içinde yer alan, parıldayan buz dağlarıyla çevrili, Buzlar Ülkesi isminde büyüleyici bir diyar vardı. Burada her sabah gökyüzünde inci gibi kar taneleri savrulur, geceleri ise kuzey ışıkları dans ederdi.
Yemyeşil bir ormandaki en yaşlı meşe ağacının kovuğunda, sol kanadında yıldızlara benzeyen parlak beyaz benekler olan bilge bir baykuş yaşardı. Adı Gölge’ydi. Kocaman, yuvarlak gözleri öyle keskindi ki karanlık gecede bile en küçük fareyi görebilirdi.
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak mı uzak, derin mi derin, yemyeşil ağaçlarla kaplı bir ormanda Gece adında bir kurt yaşarmış. Adı gibi simsiyah, gözleri kömür gibi parlayan, hızlı mı hızlı ama oldukça aceleci ve sabırsız bir kurtmuş.
Uzak diyarlarda, yemyeşil tepelerin arasına kurulmuş, cıvıl cıvıl bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte herkesin sevdiği Mırmır isminde bir kedi yaşardı.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, denizlerin maviye boyandığı, rüzgârların dalgalarla şarkılar söylediği bir balıkçı köyü varmış. Bu köy uçsuz bucaksız denizin kıyısında kurulmuş, denizle iç içe yaşayan insanların yurduymuş.
Bir zamanlar buz gibi dalgaların dans ettiği, ışıl ışıl parlayan engin bir denizin ortasında minik bir fok yaşardı. Bu sevimli fokun adı Fırt idi. Neden mi Fırt?
Geçmiş zamanların birinde, uzak diyarların yemyeşil ormanlarında, berrak bir gölün kıyısında yaşayan bir **Yeşil Başlı Yaban Ördeği** vardı. Bu ördeğin adı Zümrüt idi.
Çok çok uzaklarda yemyeşil ağaçların gökyüzüne uzandığı, rengârenk çiçeklerin tatlı kokular saçtığı büyülü bir orman vardı. Bu ormanın adı Sırlar Ormanı idi.
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak mı uzak, güzel mi güzel bir çiftlikte büyük bir kümes varmış. Bu kümeste horozlardan civcivlere, ördeklerden kazlara kadar pek çok hayvan yaşarmış.
Bir zamanlar yemyeşil ağaçların göğe uzandığı, ırmakların berrakça aktığı, kuşların neşeyle şarkılar söylediği büyülü bir orman varmış. Bu ormanda herkesin sevdiği ama bir o kadar da ilginç bulduğu Büyük Pençe adında genç bir kaplan yaşarmış.
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, kalabalık bir ormanın tam ortasında, yemyeşil ağaçların arasında pırıl pırıl bir göl varmış.
Bir zamanlar rengârenk çiçeklerin bir örtü gibi serildiği, kuşların nağmelerinin gökyüzüne yükseldiği, derelerin şırıl şırıl akan sularıyla adeta bir ninni söylediği büyülü bir orman varmış.
Bir zamanlar yemyeşil ağaçların gökyüzüne uzandığı, kuş cıvıltılarının rüzgâra karıştığı büyüleyici bir ormanda Koki adında sevimli ve meraklı bir kokarca yaşardı.
Bir varmış, bir yokmuş… Yeşil tepelerin ortasında geniş ve bereketli bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte güleç tavuklar, tembel koyunlar, neşeli keçiler ve çalışkan atlar yaşarmış.
Bir varmış, bir yokmuş… Uçsuz bucaksız yemyeşil bir ormanda, her sabah cıvıltılarıyla güneşi karşılayan bir ardıç kuşu yaşarmış. Adı Çıtırtı’ymış. Minik ama parlak gözleriyle etrafı dikkatle izleyen, merakı hiç tükenmeyen bir kuşmuş.
Bir varmış, bir yokmuş… Çok çok uzak diyarlarda, hiçbir haritanın göstermediği, yalnızca cesur yüreklerin bulabildiği bir Büyülü Orman varmış.
Eski zamanların birinde ağaçların göğe uzandığı, nehirlerin ışıl ışıl aktığı, kuşların şarkılar söylediği büyülü bir orman vardı. Bu ormanda her türlü hayvan yaşardı.
Bir zamanlar yemyeşil tepelerin arasında, rüzgarın nazikçe estiği, kuşların şarkı söylediği bir çiftlikte Pamuk adında sevimli bir koyun yaşarmış. Pamuk gibi yumuşacık ve bembeyaz tüyleri, parlak mavi gözleri ve hep neşeyle gülümseyen bir yüzü varmış.