Bir zamanlar uzak denizlerin ortasında, yemyeşil ağaçlarla kaplı, kuş cıvıltılarının hiç eksik olmadığı Saklı Yıldız Adası isminde büyüleyici bir ada vardı. Bu adada geceleri gökyüzü o kadar berrak olurdu ki yıldızlar parıl parıl parlardı.
6 Yaş Masalları ve Hikayeleri
6 yaş masalları oku
Masallarda işlenen konular arasında doğa, bilim, arkadaşlık, empati, sorun çözme ve takım çalışması gibi değerler yer alır. Her masal çocukların sadece eğlenmesini sağlamakla kalmaz aynı zamanda onların düşünme becerilerini geliştirir ve yeni kavramlarla tanışmalarına olanak tanır. Hem eğitici hem de ilham verici 6 yaş masalları, çocukların öğrenme yolculuklarında onlara eşlik edecek ve onları hayal dünyalarında büyüleyici yolculuklara çıkaracak.
6 yaş eğitici hikayeler
6 yaşındaki çocukların gelişim ihtiyaçlarına uygun olarak özenle hazırlanmış bu masallar onların keşfetme arzusunu ve merak duygusunu beslemek üzere tasarlanmıştır. Bu yaş grubu dünyayı daha iyi anlama, sorular sorma ve öğrenme isteklerinin en yoğun olduğu dönemlerden biridir. Bu nedenle 6 yaş eğitici hikayeler çocukların hayal dünyasını zenginleştirirken aynı zamanda sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimlerine katkıda bulunacak temalar içerir.
Bir varmış, bir yokmuş… Uçsuz bucaksız yemyeşil bir ormanda, her sabah cıvıltılarıyla güneşi karşılayan bir ardıç kuşu yaşarmış. Adı Çıtırtı’ymış. Minik ama parlak gözleriyle etrafı dikkatle izleyen, merakı hiç tükenmeyen bir kuşmuş.
Bir varmış, bir yokmuş… Çok çok uzak diyarlarda, hiçbir haritanın göstermediği, yalnızca cesur yüreklerin bulabildiği bir Büyülü Orman varmış.
Eski zamanların birinde ağaçların göğe uzandığı, nehirlerin ışıl ışıl aktığı, kuşların şarkılar söylediği büyülü bir orman vardı. Bu ormanda her türlü hayvan yaşardı.
Bir zamanlar yemyeşil tepelerin arasında, rüzgarın nazikçe estiği, kuşların şarkı söylediği bir çiftlikte Pamuk adında sevimli bir koyun yaşarmış. Pamuk gibi yumuşacık ve bembeyaz tüyleri, parlak mavi gözleri ve hep neşeyle gülümseyen bir yüzü varmış.
Bir varmış, bir yokmuş… Yemyeşil ağaçların göğe uzandığı, kuş cıvıltılarının yankılandığı büyüleyici bir orman varmış. Bu ormanda her hayvanın huzur içinde yaşadığı kocaman bir dünya saklıymış. Ormanın adı Güven Ormanı’ymış.
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, büyülü ormanlarla çevrili, gökyüzüne uzanan kuleleriyle göz kamaştıran bir krallık varmış. Bu krallık Işıldayan Diyar olarak bilinirmiş.
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak mı uzak, derin mi derin büyülü bir ormanda Kipir adında bir kerkentele yaşarmış. Parlak yeşil pulları, kocaman meraklı gözleri ve incecik kuyruğuyla oldukça hareketli bir hayvanmış.
Bir varmış, bir yokmuş… Uzaklarda, yemyeşil ağaçların gölgesinde parlayan bir göl varmış. Bu göl o kadar güzelmiş ki suları masmavi değil, gün doğumunda pembe, gün batımında ise altın sarısı olurmuş.
Ormanın en renkli çiçeklerinin arasında, altın sarısı tüyleri ve ışıl ışıl kanatları olan minik bir bal arısı yaşardı. Adı Bıdık’tı. Diğer arılar gibi çiçeklerden öz toplamayı, kovanı boyamayı ve dans ederek iletişim kurmayı çok severdi.
Uzak diyarların birinde, yemyeşil ormanların kenarında küçük ve şirin bir köy vardı. Bu köyde enerjisi bitmek bilmeyen, kıvırcık tüylü ve sevimli mi sevimli bir köpek yaşardı. Adı Boncuk’tu.
Bir varmış, bir yokmuş… Yemyeşil ağaçların gökyüzüne uzandığı, pırıl pırıl bir nehrin kıvrıla kıvrıla aktığı büyülü bir orman varmış. Bu ormanda türlü türlü hayvanlar dostça yaşarmış.
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarların birinde, yemyeşil ormanların kalbinde gizemli ve büyülü bir yer varmış. Burada yaprakları zümrüt gibi parlayan dev ağaçlar gökyüzüne uzanır, şırıl şırıl akan dereler melodiler fısıldarmış.
Bir varmış, bir yokmuş… Masmavi gökyüzünün altındaki yemyeşil ormanda Tospik adında sevimli mi sevimli ama biraz da yavaş bir kaplumbağa yaşarmış.
Uçsuz bucaksız denizin ortasında yemyeşil palmiyelerle süslenmiş, altın sarısı kumsalları olan bir ada vardı. Bu adanın adı Uçan Balık Adası’ydı. Adı neden böyleydi biliyor musunuz?
Derin, masmavi okyanusun kalbinde, rengârenk mercanların arasına gizlenmiş bir yer vardı: Mercan Krallığı. Bu krallık denizin en güzel köşesiydi. Parlak mercanlar, dans eden deniz bitkileri ve çeşit çeşit deniz canlıları burada dostça yaşardı.
Çok uzaklarda çiçeklerin rengârenk açtığı büyülü bir orman varmış. Bu orman o kadar canlıymış ki her köşesinden bir ses yükselirmiş: Kuşların cıvıltısı, yaprakların hışırtısı, nehirlerin şırıltısı.
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak mı uzak yemyeşil vadilerin ortasında kocaman bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte türlü türlü hayvanlar yaşarmış ve hepsinin içinde en neşelisi, en meraklısı ve belki de en cesuru ise Çilli Horoz’muş!
Uzak diyarlarda, yemyeşil ağaçların gökyüzüne uzandığı, rengârenk çiçeklerin her köşeyi süslediği büyülü bir orman vardı. Kuş cıvıltılarının rüzgâra karıştığı, derelerin şırıl şırıl aktığı bu ormanda hayvanlar huzur içinde bir arada yaşardı.
Uzak diyarlarda, yemyeşil ağaçların göğe yükseldiği, çiçeklerin rengârenk açtığı ve kuşların cıvıldayarak şarkılar söylediği kocaman bir orman vardı. Bu ormanda her hayvan kendi işiyle meşguldü.
Bir varmış bir yokmuş… Yemyeşil ağaçların ve rengârenk çiçeklerin olduğu uzak bir ormanda Leylo adında tatlı mı tatlı bir leylek yaşarmış. Uzun ve ince gagası, bembeyaz yumuşacık tüyleri ve parlak gözleri varmış.
Geçmiş dönemlerin birinde, karların parladığı bir dağın yamacındaki Gümüş Ormanı’nda yaşayan Altın Boynuz isimli bir dağ keçisi vardı. Boynuzları güneşin ışıklarıyla altın gibi parlıyor ve ormana sanki bir sihir yayıyordu.
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda, yemyeşil ormanların hemen yanı başında rengârenk çiçeklerle dolu bir savan varmış. Bu güzel yerde, çizgileri diğer zebralardan biraz farklı olan küçük bir zebra yaşarmış. Adı Zeko’ymuş.
Bir zamanlar uçsuz bucaksız bir ormanda, rengarenk tüyleriyle herkesi büyüleyen ama kendisi çok çekingen olan bir tavuskuşu yaşardı. Adı Pırıl’dı. Cesaretini toplayıp tüylerini açtığında gökkuşağı gibi parlardı.