Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, mavi suların ortasında gizemli ve büyüleyici bir ada varmış. Bu ada, denizin derinliklerinde saklı kalmış hazineler ve üzerinde uçsuz bucaksız ormanlarla doluymuş. Adaya ayak basan herkes sanki büyülü bir dünyaya girmiş gibi hissedermiş. İşte bu adada cesur, meraklı ve her zaman hayallerinin peşinden koşan bir çocuk yaşarmış. Bu çocuğun adı Kerem‘miş ama herkes ona “Küçük Kaptan“ dermiş.
Kerem küçük yaşına rağmen denizciliğe büyük bir tutku beslermiş. Sahip olduğu minik tekneleri adanın etrafındaki sulara bırakır, onları dalgalarla dans ederken izler ve hayal dünyasında büyük okyanusları keşfe çıkarmış. Geceleri yıldızlarla dolu gökyüzüne bakıp denizlerin ötesinde neler olduğunu düşünür, bir gün gerçek bir kaptan olup denizlerin derinliklerindeki sırları ortaya çıkarmayı hayal edermiş.
Bir gün Kerem yine sahilde oturup ufka bakarken uzaklardan gelen ince bir melodi duymuş. Bu müzik dalgaların yumuşak sesiyle birleşip adeta büyülü bir melodiye dönüşmüş. Merakla sesin kaynağını aramaya başlamış.
Kumların üzerinde yürürken denizin kıyısında parıldayan bir şey fark etmiş. İlk başta gözlerine inanamamış, çünkü suyun içinde bir deniz kızı görmüş!
Deniz kızı Melina, Kerem’in gözleri önünde zarif hareketlerle suyun yüzeyine çıkmış. Altın sarısı saçları su damlaları arasında ışıldıyor, kuyruğu ise gümüş gibi parlıyormuş. Melina’nın varlığı, Kerem’i bir anda büyülemiş. Masallarda okuduğu deniz kızlarının gerçekten var olduğuna inanmakta zorlanmış ama karşısında duran Melina, onun tüm şüphelerini silip süpürmüş.
Melina, Kerem’e bakıp gülümsemiş ve yumuşak sesiyle, “Merhaba, küçük kaptan! Ben Melina. Bu adada karşılaşmak kaderin bir cilvesi olmalı.” demiş. Kerem şaşkınlığını gizleyememiş, “Sen… Gerçekten bir deniz kızı mısın?” diye sormuş.
Melina, gözleri biraz hüzünle dolarak başını sallamış. “Evet, bir deniz kızıyım. Fakat burada olmamın nedeni pek hoş değil. Korsanlar peşimdeler, çünkü deniz kızı gözyaşlarının sihirli olduğuna inanıyorlar. Beni yakalayıp gözyaşlarımı çalmak istiyorlar. Bu yüzden saklanıyorum ama nereye gitsem peşimden geliyorlar!” demiş.
Kerem, Melina’nın içinde bulunduğu durumu duyunca hemen ona yardım etmeye karar vermiş. Cesur yüreği bu çaresiz deniz kızına yardım etme isteğiyle dolmuş. “Korkma Melina, seni o kötü korsanlardan koruyacağım. Benimle güvendesin.” demiş.
Melina, Kerem’in bu kararlılığına ve cesaretine hayran kalmış. İkisi sahildeki gizli bir mağaraya gitmişler ve orada bir plan yapmaya başlamışlar. Kerem adadaki eski bir geminin kalıntılarını kullanarak Melina için güvenli bir sığınak yapmayı düşünmüş. Ayrıca korsanları yanıltmak için sahilde parıldayan taşlar yerleştirip onları başka bir yöne çekmeyi önermiş.
Ertesi gün korsanlar adaya geldiğinde her şey planlandığı gibi ilerlemiş. Korsanlar sahildeki parlak taşları görünce Melina’nın o tarafta olduğunu sanmışlar. Bütün dikkatleri dağılmış ve Melina’yı bulamadan adanın diğer tarafına yönelmişler. Bu sırada Kerem ve Melina gizli sığınakta saklanmış ve korsanlar adayı terk edene kadar beklemişler.
Korsanlar Melina’yı bulamayınca sinirle adayı terk etmişler. Sonra Kerem ve Melina sığınaktan çıkıp sahile gelmişler. Melina derin bir nefes almış ve gözyaşları yanaklarından süzülmüş. Ancak bu gözyaşları üzüntüden değil, sevinçten dökülüyormuş. Kerem’e sarılmış ve “Senin gibi cesur bir dostum olduğu için çok şanslıyım, Kerem.” demiş.
Bu gözyaşları denizin üzerinde bir sihir etkisi yaratmış. Damlalar denize karıştıkça dalgalar parıldamaya başlamış. Bu parıltı denizleri koruyan bir güç haline gelmiş ve o günden sonra hiçbir korsan bu denizlerde kötülük yapmaya cesaret edememiş.
Kerem ve Melina bu olaydan sonra çok yakın arkadaş olmuşlar. Melina, Kerem’i denizin derinliklerindeki muhteşem dünyalara götürmüş ona denizlerin gizli sırlarını ve eşsiz güzelliklerini göstermiş. Kerem ise Melina’ya adanın sırlarını ve doğanın büyüsünü anlatmış. İkisi birlikte keşfetmenin ve öğrenmenin heyecanını paylaşmışlar.
Melina’nın sihirli gözyaşlarının koruduğu denizlerde, Kerem artık bir çocuk kaptan olarak değil gerçek bir denizci olarak tanınmış. Ancak onu diğer kaptanlardan ayıran şey her zaman kalbindeki iyilik ve cesareti olmuş. Melina da denizlerin derinliklerinde huzur içinde yaşamaya devam etmiş ve her zaman Kerem’i koruyup kollamış.
Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine… Bu masal da burada sona ermiş. Ancak bu son, aslında yeni maceraların ve dostlukların başlangıcıymış. Çünkü sevgi ve cesaret, her zaman yeni hikayeler yazdırırmış.
Tavsiye: Bu masala benzeyen daha fazla masal okumak için Uyku Masalları sayfamızı inceleyebilirsiniz. Ayrıca sesli ve animasyonlu masal izlemek istiyorsanız YouTube Kanalımızı ziyaret edebilirsiniz.